NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
84 - (1780) حدثنا
شيبان بن
فروخ. حدثنا
سليمان بن
المغيرة.
حدثنا ثابت
البناني عن
عبدالله بن
رباح، عن أبي
هريرة. قال:
وفدت
وفود إلى
معاوية. وذلك
في رمضان.
فكان يصنع
بعضنا لبعض
الطعام. فكان
أبو هريرة مما
يكثر أن يدعونا
إلى رحله.
فقلت: ألا
أصنع طعاما
فأدعوهم إلى
رحلي؟ فأمرت
بطعام يصنع.
ثم لقيت أبا
هريرة من
العشي. فقلت:
الدعوة عندي
الليلة. فقال:
سبقتني. قلت:
نعم. فدعوتهم.
فقال أبو
هريرة: ألا
أعلمكم بحديث
من حديثكم؟ يا
معشر الأنصار!
ثم ذكر فتح
مكة فقال:
أقبل رسول
الله صلى الله
عليه وسلم حتى
قدم مكة. فبعث
الزبير على
إحدى
المجنبتين.
وبعث خالدا
على المجنبة
الأخرى. وبعث
أبا عبيدة على
الحسر. فأخذوا
بطن الوادي.
ورسول الله
صلى الله عليه
وسلم في
كتيبة. قال:
فنظر فرآني.
فقال (أبو هريرة)
قلت: لبيك. يا
رسول الله!
فقال (لا
يأتيني إلا أنصاري).
زاد غير
شيبان: فقال
(اهتف لي
بالأنصار)
قال: فأطافوا
به. ووبشت
قريش أوباشا
لها وأتباعا.
فقالوا: نقدم
هؤلاء. فإن
كان لهم شيء
كنا معهم. وإن أصيبوا
أعطينا الذي
سئلنا. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (ترون
إلى أوباش
قريش
وأتباعهم) ثم
قال بيديه،
إحداهما على
الأخرى. ثم
قال (حتى
توافوني
بالصفا) قال:
فانطلقنا. فما
شاء أحد منا
أن يقتل أحدا
إلا قتله. وما
أحد منهم يوجه
إلينا شيئا.
قال: فجاء أبو
سفيان فقال:
يا رسول الله!
أبيحت خضراء قريش.
لا قريش بعد
اليوم. ثم قال
(من دخل دار
أبي سفيان فهو
آمن) فقالت
الأنصار،
بعضهم لبعض:
أما الرجل
فأدركته رغبة
في قريته،
ورأفة
بعشيرته. قال
أبو هريرة:
وجاء الوحي. وكان
إذا جاء الوحي
لا يخفى
علينا. فإذا
جاء فليس أحد
يرفع طرفه إلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حتى
ينقضي الوحي.
فلما انقضى
الوحي قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (يا معشر
الأنصار!)
قالوا: لبيك.
يا رسول الله!
قال (قلتم: أما
الرجل
فأدركته رغبة
في قريته).
قالوا: قد كان
ذاك. قال (كلا.
إني عبد الله
ورسوله. هاجرت
إلى الله
وإليكم.
والمحيا
محياكم.
والممات مماتكم).
فأقبلوا إليه
يبكون ويقولون:
والله! ما
قلنا الذي
قلنا إلا الضن
بالله
وبرسوله. فقال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
(إن الله
ورسوله
يصدقانكم
ويعذرانكم)
قال: فأقبل
الناس إلى دار
أبي سفيان.
وأغلق الناس أبوابهم.
قال: وأقبل
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
حتى أقبل
الحجر.
فاستلمه. ثم
طاف بالبيت.
قال: فأتى على
صنم إلى جنب
البيت كانوا
يعبدونه. قال:
وفي يد رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
قوس. وهو آخذ
بسية القوس.
فلما أتى على
الصنم جعل يطعنه
في عينه ويقول
(جاء الحق
وزهق الباطل).
فلما فرغ من
طوافه أتى
الصفا فعلا
عليه. حتى نظر إلى
البيت. ورفع
يديه. فجعل
يحمد الله
ويدعو بما شاء
أن يدعو.
{84}
Bize Şeybân b. Ferrûh
rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman b. Muğîre rivayet etti. (Dediki): Bize
Sabit EI-Bünânî, Abdullah b. Rabâh'dan, o da Etû Hureyre'den naklen rivayet
etti. Abdullah şöyle demiş:
— Muâviye'ye bir takım hey'etler geldi. Bu,
ramazanda idi. Biz birbirimize yemek yapıyorduk. Ebû Hureyre bizi kendi
menziline çok davet edenlerdendi. Ben de dedim ki :
— Beri bakın! Ben yemek yapıyorum; cemaati de
benim menzilime davet ediyorum! Müteakiben yemek yapılmasını emrettim. Sonra
akşam üzeri Ebû Hureyre'ye tesadüf ettim; ve :
— Bu gece davet bendedir! dedim.
— Benî geçtin mi? dedi.
— Evet! cevâbını verdim; ve kendilerini davet
ettim. Derken Ebû Hureyre:
— Sizlere sizin hadisinizden bir hadîs bildireyimmi
ey Ensâr cemaati? dedi. Sonra Mekke'nin fethini anlattı ve şunları söyledi :
— Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
gelerek Mekke'ye, dayandı. Ve Zübeyr'i bir cenaha, Hâlid-i diğer cenaha
gönderdi. Ebû Ubeyde'yi de zırhsızlara kumandan gönderdi. Bunlar vadinin
ortasını tuttular. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de bir bölüğün
içinde idi. Bir baktı; beni gördü. Ve:
«Ebû Hureyre!» dedi.
Ben:
— Buyurun ya Resûlâllah! dedim. «Bana ancak bîr
Ensâri gelir!» buyurdu. Seyban'dan başkaları şunu da ziyade ettiler:
«Bana Ensâri çağır!»
dedi. Ensâr derhal etrafını sardılar. Kureyş kendine muhtelif kabilelerden bir
takım serseriler ve tâbi'ler toplamıştı.
— Bunları ileri sürelim. Şayet ellerine bir şey
geçerse onlarla beraber oluruz. isabet alırlarsa bizden istenileni veririz!
dediler. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de :
«Kureyş'in serserilerine
ve tâbi'lerine bakın!» buyurdu. Ve iki elini birbiri üzerine kavuşturarak
(onların toplu haline) işaret etti. Sonra :
«Bana Safa'da
yetişinceye kadar (Allah'a, emanet olun?)!..» buyurdu. Müteakiben yürüdük.
Artık bizden kim birini öldürmek isterse onu öldürüyordu. Onlardan hiç bir
kimse bize bir şey gönderemiyordu. Derken Ebû Süfyân gelerek:
— Yâ Resûlâllah! Kureyş cemâati ifna
edilmiştir. Bu günden sonra Kureyş yoktu! dedi. Bundan sonra Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem):
«Kim Ebû Süfyân'ın evine
girerse o emniyettedir!» buyurdular. Bunun üzerine Ensâr birbirlerine:
— Bu zâta memleketi için rağbet, kabilesi için
şefkat geldi! dediler. Etû Hureyre demiş ki: (Bu arada) vahiy geldi. Vahiy
geldiği zaman bize gizli kalmazdı. Bir geldi mi artık o geçinceye kadar bizden
birimiz gözünün ucunu Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e kaldırmazdı, Vahiy
geçtikten sonra Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Ey Ensâr cemaati!» diye
seslendi.
— Buyurun yâ Resûlâllah! dediler.
«Siz: Bu zata memleketi
için rağbet geldi!., dediniz» Ensâr;
— Böyle bir şey oldu! dediler.
«Hakka ki, ben Allah'ın
kulu ve Resulüyüm! Allah'a ve sizlere hicret ettim. Hayât sîzin hayâtınız;
memat sizin memâtınızdır!» buyurdular. Bunun üzerine Ensâr ağlayarak yanına
geldiler; ve:
— Vallahi biz o
söylediklerimizi ancak Allah ve Resulüne kıyamadığımız için söyledik! diyorlardı.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de:
«Şüphesiz Allah ye
Resulü sizi tasdik ediyor ve ma'zûr görüyorlar!» buyurdu, Arkacığından halk Ebû
Süfyân'ın evine yöneldiler. Herkes kapılarını kapadı. Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) de geldi. Tâ Hacer (i esved) e yanaştı. Ve onu öptü. Sonra
Beytî tavaf etti. Beytin yanı başında bir putun başına vardı —ki Mekkeliler bu
puta taparlardı— Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in elinde bir yay
vardı: Yayın eğri tarafından tutmuştu. Bu putun başına varınca onu gözüne
dürtüyor ve :
«Hak geldi; bâtıl
muzmahil oldu!» diyordu.
Tavafını bitirince
Safâ'ya geldi ve üzerine çıkarak Kâ'beye baktı. Ellerini kaldırarak Allah'a
hamd etmeğe ve dilediği duayı okumaya başladı.
85 - (1780) وحدثنيه
عبدالله بن
هاشم. حدثنا
بهز. حدثنا سليمان
بن المغيرة،
بهذا الإسناد.
وزاد في الحديث:
ثم قال بيديه،
إحداهما على
الأخرى
(احصدوهم
حصدا). وقال في
الحديث:
قالوا: قلنا:
ذاك يا رسول
الله. قال (فما
اسمي إذا؟ كلا
إني عبد الله
ورسوله).
{85}
Bu hadîsi bana Abdullah
b. Hâşim de rivayet etti. (Dediki): Bize Behz rivayet etti. (Dediki): Bize
Süleyman b. Mugîra bu isnadla rivayette bulundu. O bu hadîste şunu ziyâde
etmiştir:
«Sonra iki eli ile —biri
diğerinin üzerinde olduğu halde— onları adam akıllı biçinl diye işaret etti.»
Şunu da söylemiştir! «Ashâb:Biz bunu söyledik yâ Resûlâllah! dediler.
«O halde benim ismim
nedir? Hakka ki, ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm! buyurdu.»
86 - (1780) حدثني
عبدالله بن
عبدالرحمن
الدارمي.
حدثنا يحيى بن
حسان. حدثنا
حماد بن سلمة.
أخبرنا ثابت
عن عبدالله بن
رباح. قال:
وفدنا إلى
معاوية بن أبي
سفيان. وفينا
أبو هريرة.
فكان كل رجل
منا يصنع
طعاما يوما
لأصحابه.
فكانت نوبتي.
فقلت: يا أبا
هريرة! اليوم
نوبتي. فجاؤوا
إلى المنزل،
ولم يدرك
طعامنا. فقلت:
يا أبا هريرة!
لو حدثتنا عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حتى يدرك
طعامنا. فقال:
كنا
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يوم الفتح.
فجعل خالد بن
الوليد على
المجنبة
اليمنى. وجعل
الزبير على
المجنبة
اليسرى. وجعل
أبا عبيدة على
البياذقة
وبطن الوادي.
فقال (يا أبا
هريرة! ادع لي
الأنصار)
فدعوتهم.
فجاءوا يهرولون.
فقال (يا معشر
الأنصار، هل
ترون أوباش قريش؟)
قالوا: نعم.
قال (انظروا.
إذا لقيتموهم
غدا أن
تحصدوهم حصدا)
وأخفى بيده.
ووضع يمينه
على شماله.
وقال (موعدكم
الصفا) قال:
فما أشرف يومئذ
لهم أحد إلا
أناموه. قال:
وصعد رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
الصفا. وجاءت
الأنصار.
فأطافوا
بالصفا. فجاء
أبا سفيان
فقال: يا رسول
الله! أبيدت
خضراء قريش.
لا قريش بعد اليوم.
قال أبو
سفيان: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (من دخل
دار أبي سفيان
فهو آمن. ومن
ألقى السلاح
فهو آمن. ومن
أغلق بابه فهو
آمن) فقالت
الأنصار: أما
الرجل فقد
أخذته رأفة
بعشيرته.
ورغبة في
قريته. ونزل
الوحي على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. قال
(قلتم: أما الرجل
فقد أخذته
رأفة بعشيرته
ورغبة في قريته.
ألا فما اسمي
إذا! (ثلاث
مرات) أنا
محمد عبد الله
ورسوله. هاجرت
إلى الله
وإليكم.
فالمحيا محياكم
والممات
مماتكم).
قالوا: والله!
ما قلنا إلا
ضنا بالله
ورسوله. قال (فإن
الله ورسوله
يصدقانكم
ويعذرانكم).
{86}
Bana Abdullah b.
Abdirrahmân Ed-Dârimî rivayet etti. (Dediki): Bize Yahya b. Hassan rivayet
etti. (Dediki): Bize Hammâd b. Seleme rivayet etti. (Dediki): Bize Sabit
Abdullah b. Rabâh'dan naklen haber verdi. Şöyle demiş:
— Aramızda Ebû Hureyre de olduğu halde Muâviye
b. Ebî Süfyân'a hey'et olarak geldik. Bizden herkes arkadaşlarına bir gün yemek
yapıyordu. Benim nevbetimdi:
— Yâ Ebâ Hureyre, bugün benim nevbetimdir!
dedim. Müteakiben menzilime geldiler; fakat yemeğimiz yetişmedi. Ben:
— Yâ Ebâ Hureyre, yemeğimiz yetişinceye kadar
bize Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den hadîs rivayet etsene! dedim.
Bunun üzerine şunları söyledi:
— Fetih günü
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le beraberdik. Hâlid b. Velîd'i
sağ cenaha, Zübeyr'i sol cenaha, Ebû Ubeyde'yi de piyadenin üzerine ve vadinin
ortasına kumandan tayin etti. Az sonra :
«Yâ Ebâ Hureyre! Bana
Ensâr'ı çağır!» buyurdu. Ben de onları çağırdım. Hemen koşarak geldiler.
(Onlara) :
«Ey Ensâr cemaati!
Kureyş'in serserilerini görüyor musunuz?
buyurdu.
— Evet! dediler.
«Bakın! Yarın onlarla
karşılaştığınızda onları adamakıllı biçmelisiniz!» buyurdu ve eliyle işaret
ederek sağ elini sol elinin üzerine koydu. (Kumandanlara) :
«Buluşma yeriniz
Safâ'dır!» buyurdular.
Artık o gün karşılarına
kim çıktı ise onu uyuttular. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Safâ'ya
çıktı. Derken Ensâr gelerek Safâ'da tavaf ettiler. Müteakiben Ebû Süfyân geldi
ve :
— Yâ Resûlâllah! Kureyş cemaati ifna
edilmiştir. Bugünden sonra Kureyş yoktur! dedi. Ebû Süfyân demiş ki: Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Kim Ebû Süfyân'ın evine
girerse o emindir! Kim silâhı bırakırsa o da emindir! Kim kapısını kaparsa o da
emindir!» buyurdu. Bunun üzerine Ensar:
— Bu zâta kabilesine karşı şefkat ve vatanına
rağbet geldi!» dediler. Derken Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e vahiy
indi.
«Siz: Bu adama
kabilesine karşı şefkat ve vatanına rağbet geldi!.. dediniz. Beri bakın! O
halde benim ismim nedir? dedi. Bunu üç defa tekrarladı. Ben Muhammed, Allah'ın
kulu ve Resulüyüm! Allah'a ve sizlere hicret ettim. Binâenaleyh hayât sizin
hayatınız; memat da sizin mematınızdır!» buyurdu. Ensâr:
— Vallahi biz bu sözü Allah ve Resulüne
kıyamadığımız için söyledik! dediler.
«işte Allah ve Resulü de
sîzi tasdik ediyor; ve sizi ma'zûr görüyorlar!» buyurdu.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in bu harbte Ensârı çağırtması onlara i'timâd ettiği içindir.
Bir de mertebelerinin yüksekliğini, kıymet ve hususiyetlerini göstermek
istemiştir.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem):
İzah:
«Kim Ebû Süfyân'ın
evine girerse o emniyettedir...» buyurduğu zaman Ensârın birbirlerine: «Bu zâta
kabilesine karşı şefkat ve vatanına rağbet geldi.» diye söylenmeleri de
Mekke'ye dönüp bir daha orada yaşayacağını zannettikleri içindir. Aralarından
ebediyyen ayrılacağını düşünerek üzülmüşlerdi. Bu hâli Cenâb-ı Hak Nebii
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e vahiy ile bildirince kendilerine:
«Siz şöyle şöyle
konuştunuz! Hakka ki, ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm !» buyurdu. Bu sözün iki
mânâya ihtimâli vardır. Birinci ihtimâle göre mânâsı: «Ben hak Nebiyim. Bana
vahiy gelir ve bu gibi meselelerde gâibten haber veririm: Binâenaleyh
söylediklerime ve bilcümle hallerde size verdiğim haberlere i'timâd edin»
demektir. îkinci ihtimâle göre : «Benim size gâibten haber vermemden fitneye
düşerek hıristiyanların İsâ (Aleyhisselâm)'ı öğdükleri gibi, beni mübâlega ile
öğmeyin! Zira ben Allah'ın bir kulu ve Resulüyüm!» mânâsına gelir.
Bundan sonra Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in :
«Hayât sizin hayâtınız;
memat sizin memâtınızdır.» buyurmuş: «Ben sizin memleketinize orasını vatan
ittihaz etmek için göçtüm. Allah için yaptığım bu hicretten dönemem! Sizinle beraber yaşar; sizin aranızda
ölürüm!» manasınadır. Biz bu makamda «anca bir kanca bir» diye bir ta'bîr
kullanırız. Bu beyanât üzerine Ensâr-ı kiram sevinçlerinden ve söylediklerinden
duydukları utançtan ağlamışlardır.
Hadîsin ikinci
rivâyetindeki:
«O halde benim ismim
nedir? Hakka ki, ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm!» cümlesi hakkında Kaadî İyâd
şunları söylemiştir: «Bu sözün iki veçhe ihtimâli vardır. Birinci ihtimâle göre
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bununla: Sizin aranızda gizlice
konuştuklarınızı size bildirmem Nebi olduğum içindir! demek istemiştir. ikinci
ihtimale göre: Ben sizden ayrılır da tekrar Mekke'ye dönersem bu size verdiğim
sözü bozmak olur ve (hamd) yâni övgü kelimesinden alınmış olan Muhammed ismime
uygun düşmez. Çünkü o zaman övülmeye lâyık olmayan bir sıfatla anılırım!
demektir.»
Hadîsin üçüncü
rivâyetindeki: «Artık o gün karşılarına kim çıktı ise onu uyuttular.»
ifâdesinden murâd: «Mekke harble alınmıştır» diyenlere göre: Karşılarına çıkanı
öldürdüler demektir. Mekke'nin sulhan alındığını söyleyenlere göre buradaki
uyutmaktan murâd: Öldürmeden yere yatırmaktır.